12 Ocak 2012 Perşembe

BUMERANG




Elleri perdeye pek gitmezdi aslında. Açsa da karanlıktı oda.Aydınlansa da gün tezcanlıydı.
Onca gün batırmıştı ömrü..
Ve o sessizliğe paçalarına kadar batmış oda havalansa ne yazardı..
İçeri kimbilir ne nispetli kahkahalar dolardı...

Gülüşünü aynada görse ağzını eliyle kapardı.Öyle yabancıydı kendi neşesine
ve saçlarını her gün daha tarifsiz bir iştahla yutan tarağa küsmediyse eğer, sebebi
suçladığı aceleci yıllardı..

Yarısı dolapta kurumaya terkedilimiş bir limon gibiydi..İşte bu kadar ipsiz sapsız ve çaresiz bir sevgiydi onunkisi.
Elleri ceplerindeydi umudun
ve onun kalbine "artık" hiç dokunamayışı  bu yüzdendi..

Kırışmış eski bir fotoğrafta kalmış utangaç bir gülümsemeydi aşk..
Kalp kıramaz ve can acıtamazdı sorsanız..Oysa sesini hatırlatan rüzgar, değil can acıtmak
Ruhunu bir kaşık suda boğardı.

Bazen, belki bazen bile değil, belki sadece "nadiren"
Kendini şanslı sayardı.
İşte  o gün de, pencere önünde ve karın ayaklarının altında ezilerek hüzünle birbirine sokulan yavru kedileri gördüğünde,
kendini hiç olmadığı kadar şanslı saydı.

Öylesine genç olmadığı için..
Ve sokularak güç alacağı, ve daima yanında olacağını sandığı
kimsesi olmadığı için..

Çünkü geçen yılların yegane hatırası cebindeki tekleyen saat değildi elbette.
Umut her ömrün sırıtkan bumerangıydı ona göre. Geri dönerdi elbet, ama cepleri boş.
Sevilmek, kazanmak, gülümsemek, sahiplenmek, ait olmak...
Ebedi sanardınız umudun şuur kıran etkisiyle .Ve aksine kafanızın basması
etinizin buruşmasıyla eşzamanlıydı..

Hepi topu bunu anlamıştı "ummaktan" o kocamış ömründe..
Ve pencereyi açıp kedileri içeri almayışı tam da bu yüzdendi.
Umut, yarın yerini boşluğa bırakacak bir gülüşse,
Tekrarı olmayacak bir öpüşse, sonsuza dek tutamayacak bir baba eliyse eğer,
Elindeki sigara bile daha merhametliydi ciğerlerine..

Öleceklerini bile bile,
titreyen parmaklarıyla isteksizce araladığı perdeden çekti elini
Sönmemiş sigarasına aldırmadan,
bir diğerini yaktı.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder