4 Ocak 2013 Cuma

Ne diyelim?



"..yanlışın olmasın?" diyor..
"Olsun.." diyorum, "Kimin yanlışı yok ki?"
İçinde kaybolduğu kitabı da alıyorum elinden,
"Sevmezsin onu sen, sana göre değil," diyorum, gözleri kocaman olurken.
"Başlayalı bir hafta oldu kitaba, hem senin de değil o, benim için almıştın.." Ben kitabı elimde kıvırıp bükerken, derin bir nefes alıyor," hastasın gerçekten" diyerek de veriyor, ayağa kalkıp portmantoya yürüyerek.
"Yarım bırakırsın, haketmiyor o kitap yarım kalmayı" diyorum, onunla yarışarak, sıçrayıp kapıya.
Kapıyı açıyorum, montunu hırsla çekiyor omzuna,
"Her şeyin, her adımın hastalıklı, ne zaman adam olursun bilmiyorum" diyor.
Çantasını tutuşturuyorum eline,
"İyiyim böyle." diyorum "düşünmeyi pek sevmiyorum"
İşaret parmağını yüzüme dayayıp
"Bak.. bu sondu, bir daha sakın.." diyor,
Sözünü kesmekten her zamanki kadar zevk alarak,"sakınırım, merak etme. arayacak değilim."
diyorum.
Dişlerini sıkıp, gözlerini içinde tutuşturduğu öfkesiyle kısıp gidiyor.

Buna basıp gitmek diyebiliriz. Buna bir doğum günü anısı diyebiliriz. Demeyebiliriz de. Uyduruyor olabilirim. O gittikten sonra getirdiği meyveli pastayı çöpe tıkıştırmış olabilirim. O günden sonra tüm doğum günlerimi en sevdiğim şarkılarla başbaşa geçirmiş olabilirim.. Olmayabilirim de..

Buna tecrübe edilmemiş olasılık ya da kurgusal yaşantı diyebiliriz, kulağa edebi densizlik gibi gelse de.. Hikayelerimize uydurma kılıflar geçirerek daha değerli hissetmiş oluruz hem böylece..Öfkemizi küçük kağıt parçalarına kusup, doğum günü mumlarıyla yakabiliriz, daha fazla taviz ve sabır için yer açmış oluruz çekip küçülmüş kalbimizde böylece..Buna rahatlamak diyebiliriz.

O'ndan geriye kalan kitabın üstüne koyuyorum demliği bir hafta boyunca.. Sonraki bir hafta, sevdiği şarkıları detone olmaya özen göstererek bağıra çağıra söylüyorum evin içinde oda oda gezerek. Takip eden dört günü en sevdiği battaniyeyi köpek kulübesinin içine minder yapıp koyduktan sonra, köpeğin kirli patileri için yağmur duası etmekle geçiriyorum ve son üç günü uyuyarak..

Buna alışmak diyebiliriz. Demeyebiliriz de.. Demeyelim.. Tamamen uydurdum çünkü..

O halde, buna sıkılmak diyelim olur mu? Yetmezse pekiştirmelerle altını da çizelim. O da yetmezse onlarca hüzünlü sebep bulabiliriz el ele vererek.  El ele vermek kazara umutlandırırsa bizi, şımarıp hayal gücü deriz buna, yazma uğraşı deriz, kalem aşkı deriz..

Sen söyle, ne diyelim?
....





1 yorum:

  1. Doğum günü anı :/ Neden göz dolar? Çünkü mm o ana benzer 1 an yaşamışsın ve biri onu sana yaşatmıştır.Hatırlatana teşekkür mü etmeliyim ne bileyim :(( Kendi bilir ve ağzına sağlık.

    YanıtlaSil