14 Ekim 2013 Pazartesi

Aklımdan bir kırmızı tutarım





Satranç tahtasında mahallenin delisidir at..Nizamlı manevradan yaka silken, mütevazılığı burun farkıyla inadına yenilmiş taş..Aklıma getirdikleri var..

Misafirliğe gelen komşu kızını annesi elinden tutup yanıma, halının üzerine attığında plastik yapboz parçacıklarıyla manavcılık oynuyordum sessizce kendimle. Sarılar limon. Yeşiller maydanoz. Kırmızıları bilirsiniz..Bol pantolonun ceplerine ellerini büyük oyuna açılan kadife perde gururuyla soktuğunda neler bekliyordum kim bilir.. Ceplerinde bir süre gezinen ellerini çıkarınca onlarca (yüzlerce değil belki ama kesinlikle bolca onlarca) düğme saçıldı halıya. Rengarenk onlarca düğme..Cebine nasıl sığdığını anlayamadığım, nereden gelip hangi hevesle oraya girdiklerine akıl erdiremediğim. Çok kısa vaktimi aldı yadırgamak, sonra neden bilmiyorum tam da alışmışken bu tuhaf oyuncaklara, elimi uzatınca yine aynı kibirle avuçlayıp sokuşturup ceplerine, kalktı halının üzerinden... Sarılardan limon yapacaktık oysa tam, yeşillerden maydanoz, ve kırmızıları bilirsiniz..

Köy lojmanında yan yana evimiz, tuhaf bir başka arkadaşım çağırmıştı evine. İkimiz de severdik bebekleri. Bebeği yoktu ikimizin de. O ağbisinin arabasıyla, ben anaokulundaki tahta mavi yapbozlarla. Eve girip, masanın ayakları altına oturunca renk renk minik metal arabaları dizdi önümüze özenle. Arabalarla nasıl oynanacağına dair en ufak fikrim yoktu ama istersek sarılar limon olabilirdi, yeşiller maydanoz, kırmızıları bilirsiniz. Tam elimi uzatıyorken itti kolumu.Çocukluğun o popüler repliğiyle.. "Git evimizden.." Koşarak gittim muhtemelen...

Satranç tahtasında mahallenin delisidir at. Deliliğinden hesap sorulan görmedim hiç. Çılgınlık delilik sınırına dayanmadıkça kurcalayıp dururlar oysa..Apartman çıkışında önümü kesip ceplerimi boşaltan komşu çocukları sonra.. Deli damgası yemiş olmanın, suçu meşruluğa ittiği gerçeğini daha o yaşta keşfeden. Küçük sayı fasulyeleri vardı ceplerimde ve birkaç kıymeti az bozukluk... Sarı fasulyeler limon, yeşiller maydanoz, kırmızıları ezberlediniz. Ah, bozukluklarla muhtemelen sakız..

Ne zaman alıkonsa elimi uzattığım, çalınsa cebimden sakındığım  muhakkak içerleyerek, ama her nasılsa gülümseyerek anımsarım. Varsa sarılar, yeşiller ve en kıymetli kırmızılar..Renkli düğmeler, metal arabalar, plastik fasulyeler.. Alıkonmasaydı derim yani, limonlar yapardık onlarla, belki maydanoz ve..Ama işte..Aklım elimde kalsalar ne yapacağımı tahmin bile edemediğim kırmızıların merakıyla boşalırken, satranç tahtasından siyah delimserek atımı kapıp kaybetmek pahasına kalkarım. Yesin birbirini diye, kibirli şah, yalancı vezirler ve ketumluğuna kurban olacak kulağı şefkatle sevilesi filler..

Aklımdan bir kırmızı tutarım sonra. Bırakamam, kalır orada öyle...




















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder