4 Ocak 2012 Çarşamba

DÜNYANIN NERESİNDEYİM?




Fakir değil ama pek çok şeyin lüks sayıldığı bir çocukluğum oldu. Ama ben hayal kurmanın
sahip olmaktan çok daha zengin bir oyun olduğunu keşfetmiştim bile. Belki mecburiyetimi inkar ediyor anılarım.
Belki marifet Polyanna sufleleriyle dolup taşan parlak çocuk aklımda değildir.
Beni hayal kurmanın sarhoşluğuna ,vitrin camının DAİMA arkasında kalan o haylaz oyuncaklar itmiştir belki.

O yüzden altın saçlı barbie bebeklerim yoksa da onyüzbinlerce beyaz sayfam vardı. Ah o şefkatli defter sayfaları..
 Mahalle mahalle gezip yoksul çocukları eğlendireceğim gezici lunapark çizimlerim
fizik bilgisinden en yoksun halleriyle şuursuzca,kondu o sayfalara.
Herkes, " onu yapma!" "bu yasak!" "sana yakıştı mı bu şimdi!" diyerek etrafımda işaret parmaklarıyla örülü
bir çember çizerken, o defter sayfaları bana asla "işte şimdi saçmaladın!" demedi.

Bu cesarettir ki, çocukluğumu
diğer çocukları mutlu edeceğim bir evren hayaliyle doldurup taşırmıştı. Taştığı noktada ben artık gençliğinin
ilk çağlarında asi bir kızdım ve kimseyi kurtarmaya niyetim yoktu kendimden başka. Çünkü o defter sayfalarının
bilgeliğiyle hoş görülmüş komik projelerim, ergen aklımca hor görülüyordu artık. Dünya kurtarılmayı bekleyen
afetzede değil, tırnaklarını etime keyifle geçirmiş sırıtkan bir gardiyandı daha çok. Ve ben o kadar önemliydim ki,
bir kere beni zalimce hapsettiği mahzenin kapısını kırsam, dünya tarihi değişecekti !...

Farkındalığım geçen yıllar süresince metamorfoza uğramaya devam ederken, bazen kurtarıcı bazen mağdurum ben.
bazen "düşmek mi? ne münasabet'im..." bazen " ah, dünya bir el verse"yim. Ispanağın etkisi geçinceye kadar Kabasakal'ın
göbeğini yumruklayabilirim ama sonrasında, gördüğü ilk kanepenin altına patinaj atarak koşan yavru kediyim..
Herkes için durum böyle midir bilemiyorum ama hem güçlü hem zayıfım ben..
Ve bu yüzdendir ki dünyanın bir altında, bir üzerindeyim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder