14 Ekim 2012 Pazar

SİLAHLAR VE GÜLLER



Ben namluya sürülmüştüm. Kalbe aşık ben, kulak patlatan bir sesle girmeliydim bir yabancı göğse. Bu da benim kaderimdi, beğenmeseniz de.. Makinelerin doğurduğu buz gibi kalbimle, ben de sevebilirdim, size inandırıcı gelmese de.

Baruttandı parfümüm, kimse sürünmek istemediyse de. Ben yaratmadım kendimi, makinelerin bayram sabahı bilmeyen gözleriyle örüldüysem de. Sizin kıpkırmızı kanınıza  değil, maddenin doğasına yaftaladığınız anlamlara aşıktım. Var da bir zaafım elbet, içinde kınalı aşk mektupları saklayan genç göğüslere de aşıktım . Altı üstü bir kez sarılıp gidecektim yüreklerine. Öldürmekti doğam, ben bunu aslında hiç benimsemediysem de.. Sizin uykusuz ve aşsız ve yarsız ve çatısız yaşayamadığınızdan farksızdı, sizden nefesinizi, kolunuzu ya da bacağınızı alıp gidişim. Sebeplerimin ve sonuçlarımın biricik atası, siz; size göre, ben amacınızı aşmış bir metal hain..

Size beni sevmenizi söyleyemem. Sevmek, sevginin sonuçlarıyla anılır olmuş sizde. Severken parçalamak istemedim sırf, siz sevginin böylesine tarih boyu saygı duymamış göründünüz diye. Ama burada, şu başına çökmüş annenin feryadında yankılanan da benim adım değil!.. Üzerinize alınmayışınızı da anlarım. Siz ölülerden bile mağdur hep. Ah, siz..Hep! Kalbe aşık ben, kulak patlatan bir sesle girmeliydim bir yabancı göğse..Hepsi buydu bana göre.Sebepleriniz beni yaralamazdı. Ama sonuçlarım hep yaraladı sizi.. Tek derdim soğuk bir göğse sarılmaktı, varolmaların öngördüğü üzere.

Bir namluya sürülmüştüm. Ben sürüldüğüm namludan her daim sürgün bir yabancı göğse... Makinelerden doğan buz gibi kalbimle, size sevmeyi ve sevişmeyi öğretmeye hakkım olmadığı gibi, burada olma sebebimin hesabını da verecek değilim sizlere. Ben yaratmadım kendimi, nihayetinde. Öldürmekti doğam; sizin binbir türlü sebebinizle. Bana biçtiğiniz rolün oyuncağı oldu adım, ne istediğini bilen makinelerinizin emrettiği üzere. Ve sizin sevişiniz hayatı kimi zaman istemsiz bir nihayete erdirdiyse de, ben hep o kendinize, ve o insanlığınıza sığdıramadığınız sahipsiz "istem" oldum.

Küçük bir çocuğun hesapsız zevk arayan gözlerinde bir oyuncak da olabilirdim ben. Tanrı aşkına bunu da bir düşünsenize! Militarist hesaplarınız ve sebepleriniz ve sonuçlarınız, sizi maktüle, beni faile çevirdiyse, maddenin doğası mıdır hep kürsüye oturtulmayı hakeden? Tanrı aşkına, aklınız alışmışken biraz düşünmeye, ne olur bunu da düşünsenize! Şimdi siz sorun kendinize. Beni neden varettiniz, böyle...? Oysa makinelerin doğurduğu buz gibi kalbimle, ben de sevebilirdim, size hiç inandırıcı gelmese de. Siz bilmezsiniz, öldürüşüm köleliğimden! Bu göğse saplanmış, ölümün parametrelerini hesaplayan bir beynim ya da yüreğim olmaksızın, kalbe aşkla sarılmış ben, ki sizin en acımasız uzantınız..Tanrı aşkına, bunu da bir düşünsenize!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder