18 Aralık 2012 Salı

MÜLAKAT

 Elimdeki kırışık özgeçmişle kırk iki dakika sonra kabul edilmiştim huzuruna.. İnternetten başvuramazdım, yoktu çünkü.

-Sigara kullanıyor musunuz. dedi. Sormadı, "dedi".
-Hayır, ama ellerim hep çocuk kalsın diye tırnaklarımı yiyorum dedim..
Önündeki formu doldururken, yalnızca lafımın en cılız yerini alıntılayarak, indirim günü hesaplayan kadın derinliğiyle bakıyordu yüzüme..
-İş tecrübeniz olmamış..
-Evet, ama ayağı kırık bir kediyi odamda saklayıp iyileştirene kadar bakmıştım bir keresinde..
Masanın altından at kılı kadar ince kırmızı topuklarını zeminde gezdirişini izliyordum. Bana kalırsa, cilalı karoda rimeli akmış bir kadın yüzü çiziyordu..
-İyi bir okuldan yüksek bir diploma derecesiyle mezun olmuşsunuz. Buna rağmen iş hayatına atılmak için birkaç yıl beklemişsiniz..

Suç işlemiş gibi ellerimi sakladım gömleğimin manşetlerine.Profesyonelliğinin onüç dakikalık eseri değildi elbet bu tavrım.
-Babam öldü..dedim
Duymamış gibi yaptı , düzelterek tekrar ettim,
-Babamı kaybettim.. Böyle söyleyince duyacağından emindim.
-Anlıyorum, başınız sağolsun..
Ocakta yemeği yanmış komşusu için üzülmüştü bunu söylerken.Kırılmış bir azı dişiyle empati kuruyordu sanki.
-İlanımızda tecrübeli eleman aradığımızın altını çizmiştik
-Haklısınız. Öyle demişsiniz ama gereken niteliklere sahip olduğumu düşünüyorum. 
-Böyle düşündüren nedir? Dudakları platonik üst düzey yönetici aşkının rengiyle parlayıp söndü. Mat nar çiçeği..
-Beyin...dedim..Yine bakmadı yüzüme, düzelterek devam ettim, ekip ruhu, iletişim becerisi falan diye.Oysa gömleğimin düğmelerini bile yanlış iliklediğimi gördüğünden emindim.
Tikler ve çarpılar ya da o mesafeden gözümün kestiremediği çeşitli formal işaretlerle kirlettiği kağıdı uzun kırmızı tırnaklarıyla kavrayarak kaldırdı havaya. Gözlerini kısarak baktı, sanki formu kendi doldurmamış gibi, merakla..
Gözlüğünü çıkarıp, düşünüyor gibi yaptı bir süre..Ne bileyim, toplamda belki beş on saniye...Sonra tüylü kalemleri sevdiğini saklamak istercesine iş görüşmelerine tahsis ettiği en ciddi, en sıkıcı kalemin kapağını kapayıp baktı yüzüme..Kaşları havada evlenmek için geç kaldığından kaygılı kadın portresi çizdi.

- Gerekli değerlendirmelerden sonra ..
- Siz beni ararsınız.. dedim. Sesim, kalp ağrısına gardını alamamış bir kadının, konuyu korkakça saptırma çabasını kazıyordu kelimelerimin yüzüne.
Ukalalığıma göz kırparak gülümsedi.
Sandalyeyi zemine zevkle sürterek kalktım ayağa.
-Aramanız çok mutlu ederdi, ama açıkçası formdaki telefon bana ait değil,
dedim. Uydurdum işte.. Adres de öyle.
Çantamı omzuma takıp, gülümseyerek çıktım.

Gözleri, incitmeden kapadığım panel kapıdan, öğle yemeğinde gidilecek pahalı bir restoran tabelası yonttu...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder