26 Aralık 2012 Çarşamba

Yabancı Eli

Okul dönüşü, çantamı hafifleten fizik sınavı sonucuyla dönüyorum eve.Mevsim bahar, gün kararmadan, sevdiğim çocuğun yüzünü rahatlıkla seçerek okumuşum marşı, bir de dönüp bakmış eskaza ki, keyfim yanaklarıma sığmıyor. Kalmış hepi topu yirmi metre kapımın zilini çalmaya, eski bir komşu avlusu önünden geçiyorum.Geçemiyorum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor bir kız çocuğu. Evin sakinlerini üç aşağı beş yukarı bilirim, ses onlardan değil ki, dikkatimi aslında bu çekiyor. İki adım gerileyip kafamı uzatıyorum avludan içeri. Tanımadık küçük kız kafası yeşil eteğine sokulmuş, ağlıyor.

Seslenip, "Ne oldu? diyorum. Sesi kesilen küçük terli başı kalkıyor eski eteğinden. Yüzüme ürkerek kısık gözle bakıp "hepsi gitti, sokakta kaldım" diyor, son hecesinin burnunu eteğinin bozuk pilesine sürerek..

Kızı tanımıyorum, sokak kedisi de değil ki çantama sokuşturup evime götüreyim. Ağabeylerim var iki tane, eve dönüş yolunda firesiz dakiklik talep eden. Yanına sokulsam, tesellisi zor değil belki, ama sahiden gitmeliyim. Gidiyorum da..Sevdiğim çocuğu getirince aklıma, sesi her saniye daha da uzaktan geliyor.

Bir gün bilmediğim bir şehirde, tanımadığım bir evin kapısının önünde buluverdim kendimi.. Yaşım dört buçuktan beş. Sebebini biliyorum da uzatasım yok. Avlu kapısından uzanıp ne olduğunu soran esmer ve ortaokullu bir kız yüzü hatırlıyorum. Ben hıçkırarak söyledim, o çekip gidiverdi..Ne yapacaktı ya? Şu var da ondan anlatıyorum; kayıp bir çocuk çaresizliğine uzatıp kafanızı, ses verin,  olur da rast gelirseniz, ne olur. Ben biliyorum ki yüreğindeki korkunun saçını başını okşayacak çekip gidişiniz bile. Biliyorum ki, gitmenizi istemeyen o çocuk, adım sesleriniz uzaklaşıp hiç olduğunda bile oradaymışsınızcasına cesaretlenecektir korkunun tacizine karşı. Çünkü her çocuk biraz şizofren olup, her kayboluşun bir yabancı elidir umudu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder