18 Ekim 2012 Perşembe

KADININ KALESİ




-Ummalarını bırak da otur; konuşalım, dedi.
-Dilin senin olsun, dedim. ummadan cümle kuramam.
Ayağa kalktı. Gidişi, sevmeyişinden değildi..  Dönüşü özleyişinden mi olacaktı, zaman bilir.

"O tişörtü almasan? demek isterdim. Buruşturarak tıkıştırdı çirkin valizine. Gözlerimi kapayarak odaların her birinde son kez çınlayan ayak seslerini dinledim. Banyodaki traş takımlarının tıkırtılarını. Henüz kurumamış diş fırçasının benimkinden ayrılırken çıkardığı hüzünlü, ıslak ve plastik sesi..Bornozunun askıda bıraktığı boşluğun sessizliğini.. Havada yakaladığı kahve kupasının başarısız intihar girişimini dinledim. Anılarımıza saldıran yağmacı ellerinin cep telefonuna sarılışının terli, yapışkan sesini dinledim.  Bana çok yabancı bir sesle, asla duymadığım bir "geliyorum" deyişini. Göz kapaklarım acımaya başladı, çünkü gözyaşlarım iki eliyle zorlayıp aralamak  istedi. Acelesi artmış kösele tabanların, yıllanmış parkede gıcırdayışını dinledim. Kalabalık bir anahtar destesinin cebinden çıkan şıkırtısını.. İçlerinden çıkan o tek bir anahtarın yalnızlıkla masanın üzerine kendini bırakışını dinledim. Kulaklarımı bir daha kullanmayacağıma and içerek... Koca valizin yatağımızın üzerinden kalkmasıyla ürken yayların titreyişini dinledim. Yanıma gelişini ve yüzüme acıyarak bakışını.. Kapı önünde, çıkmadan son bir kez durup, "Biliyorsun bunlara aslında ihtiyacım olmadığını. Sadece beni ummayı sana hatırlatan herşeyden kurtarmak istedim seni" deyişini. Kapının ardında kalışımın sesini dinledim.

Gözlerimi açtım. Gülümseyerek ve ağlayarak yatak odasına ilerledim. En alt çekmeceden çıkardığım ahşap beyaz kutuyu açarak, pırıldayarak göz kırpan kol düğmelerini gezdirdim yanağımda.

Ummaya kaldığım yerden devam ettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder