29 Ocak 2013 Salı

Cüce Hikayeleri



Annesinin topukları arnavut kaldırımında harikalar yaratıyor. Ömrünce tanık olacağı en büyülü ritim festivali bu..Sokağın leblebi tozunu iştahla çekiyor genzine, kısacık adımlarıyla salınarak kadının peşisıra.

Büyüyünce anlatacak bolca hikayesi olur herkesin.. Zor olan o tertemiz cüce hikayelerini işitmektir. Duyu organlarının tanık olduğu yaşantılar, öykülenmektense duygulara dönüştürülür ve naftalinlenerek  ceviz sandıklara istiflenir. Ve çocuk dediğinin göğüs kafesi, tartıp biçerek değil, duyu organlarıyla kalkıp inen uçuk mavi bir tahterevallidir.


Annesi dar ve loş konfeksiyonda kısıtlı bütçenin kazandırdığı kusursuz seçicikle bayramlık bakarken, o köşedeki kırmızı montun kürkünü okşuyor. Bilmemek en büyük lütfudur evrenin. Enflasyon oranından, katma değer vergisinden, memur maaşlarına yapılan mütevazı zamdan bihaber olmak, alınmayacak kırmızı montu aidiyet sanrısıyla okşamak demektir. Sanrı, yetişkine ters, çocuğa lütufkar bir deneyimdir.



 Çamurlu sokaklarda ani bir frenle kızdırıyor annesini. Seyyar dönen dolaptaki şanslı çocukları gülümseyerek izliyor. Bir çocuğun kıskançlığını gülümseyişinden ayırt edemezsiniz. Onun da ayırdına varamadığı şeker kokulu ve lezzetini riya bilmezlikten almış bir karışımdır bu. Dünyanın en unutulmaz neşesini, dünyanin en değerli kahkasını cebinde olmayan bir bozukluk uğruna harcayıp, çekiştirilerek ve bakışlarını o sokakta bırakarak ilerliyor.

O durunca durmak zorunda olmayan, ama her adımına sadık kalarak ilerlediği kocaman bir eli tutuyor. O elin salınışına isyan etmemek için bolca gerekçesi var. Elin sahibi durduğunda durmak için anlamlandıramadan kabullendiği bir gerekçesi de.Sokakta karşılaşılan tanıdık, yaklaşık bir metre yukarıdan annesiyle sohbet ederken, yukarı bakmaktan yorulan küçük zayıf bir boynu var çok geçmeden önüne düşürdüğü. Konuşulanları anlamakla ilgilenmektense, annesinin topuklu ayakkabılarını giydiğini hayal etmesininin O'na iyi geleceğini fısıldayan bir aklı var. Yürümeye devam ettikleri sokakta pencereden dil çıkaran çocuğa tanıyormuşcasına el sallamanın iyi hissettireceğini tavsiye eden, ambalajından çıkmamış kokulu silgiden yapılma, yumuşacık bir kalbi var..


Gelecek iki sene boyunca içinde kaybolacağı, içinde iyi görünmeye başladığındaysa kardeşine devredeceği bayramlık elbisenin poşetini, annesinden artakalan elinde, yere sürterek dönüyor köşeyi.  Yarım saate sığdırılmış onlarca  hikayesi var; anlatmayıp unutacak hepsini ama her birine ayrı bir duyu organınca sıfatlar yükleyip,  saklayacak tamamının geride bıraktığı izleri. 

Ah, o akılda kalmayan, detayları uydurulan ama hissinden ve kokusundan kurtulmanın çocuk kalmaktan bile imkansız olduğu cüce hikayeleri. Baştan aşağı kirlendiğiniz yetişkinliğinizde dahi, bir göz kapama mesafesinde, aldığı tertemiz nefesi yüzünüze nazikçe verip saçlarınızı uçuştururken "şimdi uyanabilirsin" diye fısıldayan...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder