25 Mart 2013 Pazartesi

YAZI-TURA



Adliye bahçesinde kulak misafiri oldum bir genç adama, ilgimi çektikçe kulak misafiri olmanın kasıtsızlığından öteye geçmiş olabilirim.Anlatıyor uzun uzun yanındaki üç beş adama, ifadeler birebir değilse de hatırladığımca; bazen eklediğimce elbette. Öykülemektense, cümleleri sıralarken onun heyecanıyla hareket etmek, duyduklarımı bire bir değilse de dolaylı aktarmak istedim. Belki çok bilinmedik bir hikayesi yok ama gerçek oluşuna sığınarak yazdım işte. Aşağı yukarı şöyle bir şeyler:

-Tura yüzü daha ağırdır derler, o yüzden yazı gelme olasılığı daha yüksektir, inanırım ben ağbi. Bazı şartlardan, bazı olasılıklardan, dünya düzeni adilmiş gibi bahsediyorlar ya, vallahi de gülüyorum. Bak misal, ben babamı hatırlamam hiç. Fotoğraflardan bilirim. Annem desen bir cahil, bir garip kadın. Bende birbirinden çakal iki dayı var biliyor musun; bunlar vermişler eline dul kadıncağızın üç beş kağıt, imzalatmışlar. Ben beş yaşındaydım köyde, içinde oturduğumuz dahil, ikisi dedemden, biri babamdan kalma üç evimizi aldı bu düzenbaz herifler. Şimdi insanlar benim gibilere bakıp diyorlar ki vay o kötü, biz iyiyiz. E kardeşim, anamın karnından kötü mü çıktım ben; ben on üçüme kadar teyzemin evinde anacığımla üç kardeş sığıntı yarı-aç yaşamışım, sen babandan yaz tatilinde bisiklet beklemişsin. On üçümde dayımın kapısını kırıp çizmişim kolundan azıcık, benden çalınan üç evden birini zorlaya zorlaya bir imzasıyla geri almışım, anamı sokmuşum bir çatı altına, rahatlamışım. anlatabildim mi? Bu dayılarım kaç çocuk büyüttü, biri doktor misal, sonra diğerinin bir öğretmen oğlu var. Bana bakıp bu serseri oldu, suçlu oldu diyorlar. Ben dünyaya haksızlıkla açmışım gözümü, ben onlarla nasıl bir olayım ağbi? Dışarıdan da parmak sallıyorlar, kötü insanım ben çünkü. Şimdi ben kötüysem, sen bin kat kötüsün. Neden dersen, sen el bebek gül bebek büyümüşsün, bilmem nerede tahsil yüzü görmüşsün ama iş yerinde arkadaşının ayağını gizliden kaydırmaya çalışıyorsun,  başka bir gün kefil ediyorsun ahbabını, kredi çekip kaçıyorsun, ortak olduğun adamı dolandırıp toz oluyorsun; ne bileyim; sırf parası için koşturuyorsun sevmediğin adamların peşinde, dün öptüğün kızın bugün ardından sövüyorsun. Sen açlık nedir yaşamamışsın da yine paraya tapıyorsun. Ağbi, ben ganyandan üç beş vurunca bizim çocukları kapıp pavyona vuruyorum kendimi, içiyoruz, dışarıda yüzümüze bakmayacak kadınlarla aynı masalara oturuyoruz, anladın mı, hesap bizzat benden. Sen hesabı masadaki hangi alığa itelesem diye kafanı kaşıyarak zıkkımlanıyorsun afili bir restoranda öğle yemeğini. Sonra adliyede aynı koridorda çarpışınca benim gibisiyle, kolalı yakanı silkeliyorsun.

Bizim yeğeni almışlar bugün, ona geldim, ablam perişan, bak şu ötedeki banka çöküp kalmış kadın. Neyden almışlar biliyor musun, insan ticareti yapıyormuş. Vay arkadaş! Benim yeğen maç çıkışı su satıyor, ne anlasın garip, insan ticaretinden? Gerçi bir avukat hanım tayin etmiş devlet, az evvel geldi yanımıza, sağ olsun, bizimkini çıkarırlarmış diyor, sağ olsun ne de güzel zaman ayırıp bir bir anlatıyor, merak etmeyin diyor ablama. Hepsi böyle değil bunların, iki ayda bir buralardayım kendime değilse de akrabanın, arkadaşın vukuatına; iyi bilirim. Misal geçen bizim fareyi aldılar. Fare dediysem biz ona öyle deriz; yoksa adı Bahri. Şimdi bizim farenin sözlüsünü veriyorlar herifin birine. Kızın gönlü bizim farede ağbi, tüm mahalle biliyor, ama babası memur damat istiyormuş. Kızı nişanlıyorlar ne yapıp edip, fare ertesi gece boğazına kadar dolduruyor içini birayla, kızın evinin camını indiriyor aşağı. Adam cama çıkıyor, küfrün bini bin para. Fare diyor ki, veremezsin sen benim sevdiğim kızı başkasına. Hadi oradan uğursuz, it herif, işsiz serseriye verecek kız yok bende diyor kızın babası. Farenin gözü dönüyor, ulan diyor, sensin it, ben inşaatta çalışıyorum her allahın günü, maç günleri hariç. Neyse bir bağırış çağırış derken adam diyor polis çağıracağım, fare çağırmazsan şeref yok ulan sende deyip ateş ediyor cama. Bizim ekip pek boş gezmez, hele kız davasında.Neyse, adam hafif yaralanıyor. Hafif dediysem, bizim bünye tükürüp atardı o kurşunu da, adamın bünye nazlı çıkınca yoğun bakımdan çıkamıyor dokuz gün. Farenin davasına gidip geldik çok, içeride tabi şimdi. Şimdi ağbi, bu adam seviyor da vuruyor anladın mı, e bakıyorsun haberlerde söylüyor, fiyakalı herifleri kadınları yok bar tuvaletinde, yok yatak odasında ölü bulmuşlar. Sonradan sevgililerini alıyorlar içeri falan. Fare sevdiğinden yapıyor kötü oluyor, bu zengin herifler ne demeye yapıyor öğrenemiyorsun, ilk haberden sonra davanın bahsini kapatıyor medya. Farenin kötülüğü tescilleniyor anladın mı, bu herifler yırtıyor paçayı, çıkıp geziyorlar, vay delil yetersizliği ıvır zıvır...

Ben on dört yaşımda geldim bu memlekete, on dört buçuğumda bizim Şamil var, babalarımız kuzen bununla, o sağolsun kaptım işin yolunu. Misal maltepe pazarında çalışıyorum o zamanlar. Biz ayakçılık yapıyoruz görünüşte, ama asıl işimiz başka. Haftada en az bir kez, her dükkana bizim çocuklarla giriyoruz sırasıyla. Ağbi diyoruz, para yok maça gideceğiz, beş lira çıkar mısın? Yok, diyeni bir de üzerine küfredeni zabıtaya ihbar ediyoruz kaçaktan, korsandan; ikincisinde illa ki veriyor o beş lirayı, uğraşmak istemiyor. Şimdi yıktılar o pazarı taşıdılar falan ama, o zamanlar gelip koca pazarı bir uçtan diğerine gezsen, her birinden beş hesaplasan anlardın, bayağı kazanıyoruz o zamanlar. O zaman anlıyorum ki aç kalmak kader değil bizim gibilere, ama tokluk da öyle bedelsiz değil. Yadırgama abi, sonuçta bir nevi devlete hizmet ediyoruz bir yandan, paramızı alırsak da esnafa destek olmuş oluyoruz bir yerde, zabıta gelirse haber veriyoruz, hizmette sınır yok. Neresinden baksan iyi bir iş yapıyoruz bana kalırsa, ama sen diyorsun ki şantaj, muhbirlik.. Sen öyle bakmak isteyince öyle görüyorsun. Ben de anamdan iyi doğmuşum ağbi. Benim de aklım buna yatıyor; senin çocuk yüklüce harçlığından ne suçlar yaratıyor, ben açlığımdan suç yaratıyorum. Sizin işlediğiniz suçları umursamıyor kimse, kimse şüphe etmiyor diye kılığınızdan, mevkinizden. Ben şimdi insan ticaretinden içeri alınan sübyan yeğenimin davasına buradayım, sigara üstüne sigara yakıyorum, ablam ta memleketten saçını başını yolarak etti yolu Ankara'ya. Bu çocuk diyorum, maç çıkışı su satıyor, anlatabildim mi? Ama işte şartlar eşit değil abicim, yapsan suç, yapmasan suç bir yerde. Zaten zamanla kabullenip insan ticareti değilse de, yasal olmayan bir ticarete girecek o sübyan. Bırak, daha yapmamış, bir rahat bırak garibanı.. İşte sen diyorsun, hayat bu, bir tarafı seçer insanın ruhu, temizse temiz, kirliyse kirli. Ama öyle olmuyor ağbicim, yazı turada bile hile varken, hayat yekten iyi-kötü olma meselesi değil. Kahvaltı yapmış değiliz, öğle yemeğinde ablama ne yedireceğimi düşünüyorum şimdi ben, dönüş biletini aldım, cebim boş. Şimdi ben o zarı atsam yazı diyeceğim, olasılığın eşitsizliğinden faydalanacağım, bizim Candar'ı arayacağım, getirecek üç beş bir şey. Candar köpek hırsızı. Cins köpek çalıp satıyor, ablama yemek ısmarlayacağım ondan borç alıp. Şimdi sen yazık köpeğe diyorsun, ah be abicim; ben ne diyorum, sen ne diyorsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder