16 Nisan 2013 Salı

DÜŞÜ OLMAYAN ÇOCUK




Çocuk çamurdan gölette kağıttan gemi yüzdürüyor. -"Ne şanslısın.." ,diyor adam çocuğa, "..bu devirde çamurdan küçük göletler bulmak imkansız neredeyse". -"Göl değil o, deniz.." diyor çocuk, elindeki ince-kuru ağaç dalıyla iterek gemiyi karşı limana. Adam  öyle inanıyor ki, gemiden iskeleye atlayıveriyor.

Hava yağmurlu. İnce ince ve usulca dökülen bu ürkek yağmuru küstürmekten korkuyor gülümsemezse başını kaldırıp da buluta.Uzun iskelenin sonuna tebessüm ederek vardığında bir genç kadın çarpıyor omzuna, kadın iskeleden kapıyor plaj çantasını telaşla. Adam -"ne şanslısınız", diyor, "yaz ortasında rastlanmaz böyle güzel yağmura", -"yağmur değil, kar bu!" diyor kadın havlusuna sarılıp uzaklaşarak hızla. Adam öyle inanıyor ki, kara bata çıka ilerliyor beyaza bürünmüş bu boş arazide.

Bir çocuk kardan adam yapıyor bir kış şarkısı mırıldanarak, soğuktan üşümüş yanakları al al.. -"Ne şanslısın diyor" adam, "burada dünyanın en büyük kardan adamına yetecek kadar yer ve kar var.."  -"Kardan adam değil, dünyanın en yüksek dağı bu, yemyeşil.." diyor çocuk. Adam öyle inanıyor ki dağın eteklerinde sık ağaçların arasında reçine kokusunu içine çekerek huzurla geziniyor bir süre.

Bir ormancı oldukça yaşlı bir ağacın etrafında düşünceli, dolaşıyor. -"Pek şanslısınız, diyor adam ormancıya, dünyanın en yaşlı ağacını bulmuşsunuz." -"Ağaç değil, gökdelen bu", diyor ormancı. Adam inanıp yine, kalabalık bir cadde üzerinde çirkin ve korkusuz bir gökdelenin dibinde bitiveriyor.

Anlıyor..Kaşlarını hüzünle indirerek, "Bir çocuk".. diyor. "Bir tanecik çocuk olsa.Sadece bir tane olsa yeter, ve beni inandırdığı yerde bu kez rastladığım hiçbir yetişkine soru sormayacağım."

 Sokaklar kalabalık, telaşlı ve son derece gerçek.. Adam tüm caddeleri geziyor günlerce. Umudunu kesmişken tam da, bir ara sokağın ucunda mendil satan kirli ve güzel yüzlü bir kız çocuğunu görünce koşarcasına atıyor kendini yanına.

-"Söyle?", diyor heyecanla, ağzı varmış kulaklarına, " söyle çocuk, sen ne yapıyorsun?"
"Mendil satıyorum, lütfen bir tane alın!" diyor kız çocuğu.
Adam cebinden çıkarıp uzatıyor bir bozukluk, kızın kirli ellerine sonra mendile bakıyor uzun uzun..
Ağzını açacak gibi oluyor, kızın çıplak ayaklarını görünce kapıyor.
Çenesini tutup kaldırıyor kızın, gözlerinde bir şans emaresi görmek üzere.
Kızın gözlerine daima ters tarafından uyanan bir dünyanın kararlı karanlığı doluşmuş. Bir damla umut, bir fiske şans yok içlerinde.
"Nasıl olur?!..Senin hiç, hiç düşün yok çocuk! Mümkün değil ki bu!" diyor adam içine doluşurken dünyanın tüm hayreti ve dehşeti. Çenesini kurtarıp adamın ellerinden, korkuyla ve koşarak uzaklaşıyor karışıp gri sokaklara küçük kız.

Adam elbet oracıkta ölmek istiyor. Oracıkta ve o anda değilse de, umuda yaslanmış bir çocuk düşü eliyle kurtaramayıp kendini, şehrin karanlık ve huzursuz sokaklarında  tüketiyor ömrünün kalanını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder